I.Dünya savaşı |
Yanıt Yaz |
Yazar | |||||||||||
Hawk
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 07-03-2006 Konum: Turkiye Status: Aktif DeÄŸil Points: 1700 |
Mesaj Seçenekleri
Yanıt Yaz
Alıntı Hawk
Bu mesaj kurallara aykırıysa buradan yöneticileri bilgilendirebilirsiniz.
Gönderim Zamanı: 20-11-2006 Saat 07:17 |
||||||||||
19. yüzyıl Avrupası, sömürgeciliğe dayanıyordu. İngiltere ve Fransa gibi büyük Avrupa devletleri, dünyanın dört bir yanına yayılarak dev sömürge imparatorlukları kurmuşlardı. Siyasi birliğini geç sağlayan Almanya ise sonradan girdiği bu yarışta yükselmeye çalışıyordu. Çıkar ilişkileri, 20. yüzyılın başında Avrupa'yı iki ayrı güç blokuna ayırdı. Bir tarafta İngiltere, Fransa ve Rusya, diğer tarafta ise Almanya ve Alman soylu Habsburg hanedanı tarafından yönetilen Avusturya-Macaristan imparatorluğu yer aldı.
İki güç bloku arasında giderek gerginleşen ilişkiler, 1914 yılındaki bir suikastle patlak verdi. Avusturya-Macaristan imparatorluğunun veliahtı olan Franz Ferdinand, bu imparatorluğun balkanlardaki etkisini yok etmek isteyen Sırp milliyetçileri tarafından vurularak öldürüldü. Bu olayın ardından gelen karşılıklı savaş ilanları, bir anda tüm Avrupa'yı savaşın içine çekti. Önce Avusturya-Macaristan Sırbistan'a savaş ilan etti. Sırpların geleneksel müttefiki olan Rusya, Avusturya-Macaristan'a savaş açarak buna karşılık verdi. Almanya, İngiltere ve Fransa da birbiri ardına savaşa girdiler. Fitil ateşlenmişti. Savaşın öncesinde Alman Genel Kurmayı bir plan yapmış ve ani bir saldırıyla Fransa'yı dize getirmeyi hesaplamıştı. Almanlar bu planı uygulamak için önce Belçika'ya girdiler ve ardından sınırdan geçerek Fransa'yı işgale giriştiler. Çabuk toparlanan Fransız ordusu, Almanları Marn nehri kıyısında durdurdu ve karşı saldırıya geçti..
Her iki ordu da ağır kayıplar vermesine rağmen cephede bir ilerleme olmadı. Her iki taraf, bombardımandan korunmak için siperlere sığındı. Aylar süren karşılıklı saldırılar sonucunda Fransızlar 400 bin asker yitirdi. Almanların can kaybı ise 350 bindi. Bu arada I. Dünya Savaşı'nın korkunç savaş stratejisi de belirlenmiş oluyordu: Siperler. Askerler gelecek yıllar boyunca, bu siperlerin içinde kalacaklardı. Siperlerde yaşam çok zordu. Askerler, sürekli devam eden düşman bombardımanı altında, aylarca korku ve stres içinde yaşıyorlardı. Bombardıman sırasında ölenler uzun zaman siperde kalıyor, askerler arkadaşlarının parçalanmış cesetleri ile birlikte uyuyorlardı. Yağmur yağdığında ise tüm siper çamurla doluyordu.
1. Dünya Savaşına katılan 20 milyondan fazla asker, 4 yıla yakın bir süre bu siperlerde acı çekti. Çoğu da burada öldü. 1914 yılındaki Alman saldırısıyla kurulan Batı cephesi, ilk bir kaç haftadan sonra kilitlendi. Karşılıklı siperlere sığınan ordular, birbirlerine sadece birkaç yüz metre mesafede kapana kısıldılar. Bu kapanı açmak için yapılan her saldırı, korkunç can kayıpları ile sonuçlanacaktı. 1916 yılı başında, Almanlar kilitlenen Batı cephesini yarmak için yeni bir plan geliştirdiler. Fransızların gururu sayılan Verdan kentine ani bir saldırı başlatacaklardı. Saldırının amacı, savaşı kazanmak değil, Fransızlara çok ağır can kayıpları verdirmek ve dirençlerini kırmaktı. Alman general Volkenheim, 1 Alman askerine karşılık 3 Fransız askerinin öleceğini hesaplamıştı. Saldırı 21 Şubat’ta başladı. Alman komutanlar askerlerine "siperlerden dışarı" emrini verdiler. Ancak siperden çıkan her asker ortalama 1 dakika içinde ölüyordu. Aylar süren savaşa rağmen Almanlar Verdan'ı alamadılar. İki taraftan toplam 1 milyona yakın asker öldü. Cephe hattı ise sadece 12 kilometre geriye kaydı. 12 kilometre için, 1 milyon kişi can vermişti.
Almanların Verdan saldırısına, İngilizler Som muharebesiyle yanıt verdiler. Bu saldırı için İngiltere'nin tüm sanayii seferber edilerek yüzbinlerce top mermisi üretildi. General Douglas Haig, İngiliz ordusunun önce bir hafta boyunca kesintisiz bombardıman yapmasını, sonra da piyadelerle saldırıya geçmesini planlamıştı. Haig'e göre sadece ilk günde 14 kilometre ilerleme kat edilecek ve Alman hatları bir hafta içinde tamamen yarılacaktı. Saldırı 1 Haziran’da başladı. İngiliz topçuları 1 hafta boyunca Alman hatlarını aralıksız dövdü. Ve 1 haftanın sonunda İngiliz subaylar askerlerine "siperlerden dışarı" emrini verdiler. Ancak bombardıman Alman birliklerini sanıldığı gibi yok edememiş, kazdıkları derin siperlerde beklemişlerdi. İngilizler ilerlerken Alman makinalıları ateşe başladı. Savaşın sadece ilk birkaç saati içinde tam 20 bin İngiliz askeri öldü. Gece karardığında, iki cephe arasındaki bölge, onbinlerce ölüyle ve geriye sürüklenmeye çalışan yaralılarla doluydu. Som muharebesi General Haig'in 2 haftalık planının aksine tam 5 ay sürdü. Generaller, askerlerini ısrarla ve defalarca ölüme gönderdiler. Savaş sonunda her iki taraftan toplam 900 bin kişi kaybedilmişti. Cephe ise sadece 11 kilometre kaydı. 11 kilometre için, 900 bin can verilmişti. 1. Dünya Savaşı boyunca her iki taraf da daha pekçok saldırı düzenledi. Bunların hepsi katliamdan başka bir şey değildi. Belçika'nın İpr adlı kasabasında 3 kez üst üste savaş yapıldı. Sadece üçüncüsünün bilançosu, 500 bin ölüydü.
Her saldırının sonucu aynıydı: Sadece birkaç kilometre ilerlemek için, yani bir hiç uğruna verilen yüzbinlerce ölü. Hiçbir haklı ve meşru nedene dayanmayan bu korkunç savaş boyunca sayısız masum insan katledildi. Bir o kadar insan da evinden-barkından oldu, ailesini ve yakınlarını kaybetti. Belli ideolojik çevrelerin siyasi ihtirasları ve çıkar arayışları bu kitlesel felaketin ve bozgunun en önemli nedeniydi. SAVAŞIN DEHŞETİ1. Dünya Savaşı, pek çok ilke sahne oldu. Bunların biri, silahların sadece orduları değil, sivilleri de hedef almasıydı. Dünyada sivil yerleşim birimlerine yönelik ilk bombardıman, Alman zeplinlerinin 1915 yılında İngiltere'ye saldırmasıyla başladı. Zeplinlerden atılan bombalar, pekçok masumun hayatına mal oldu.
Öte yandan da U-bot adı verilen Alman denizaltıları, Atlantik okyanusundaki sivil gemileri vurmaya başladı. O dönemde dünyanın en büyük transatlantigi olan Lusitanya gemisi, 7 Mayıs 1915 günü İrlanda açıklarında bir U-bot saldırısıyla batırıldı. Üzerindeki 2000'e yakın yolcudan 1195'i boğuldu. Savaşın getirdiği bir başka felaket, kimyasal silahlardı. 1915'te önce Fransızlar sonra da Almanlar tarafından kullanılmaya başlanan zehirli gazlar, binlerce askerin korkunç acılar çekerek ölmesine neden oldu. Pekçok asker de gazın etkisiyle kör oldu. Ordular zehirli gaza karşı önlem olarak gaz maskeleri kullanmaya başladılar. Gaz maskeleri sadece askerlere değil, sivillere de veriliyordu. Çünkü zehirli gazlar, sadece askerleri değil sivileri tehdit ediyordu.
Küçük çocukları bile... 1. Dünya Savaşı'nın en kanlı cephelerinden biri de, Çanakkale'de yaşandı. İngiliz ve Fransız donanmaları, Osmanlı savunma hatlarını yararak Karadeniz'e varmak için saldırıya geçtiler. Ancak dünyanın bu en büyük donanması, Türk topçusu karşısında boyun eğmek zorunda kaldı. Deniz savaşının yenilgiyle sona ermesinin üzerine, İngilizler Gelibolu yarımadasına çıkarma yaptılar. Ancak efsanevi bir cesaret ve kahramanlıkla savaşan Türk ordusu, bu saldırıyı da püskürttü. Aylar süren çatışmaların ardından İngilizler Çanakkale'den çekilmek zorunda kaldı. 250 bin Türk askeri şehit olmuştu... Bir o kadar da İngiliz ve Anzak askeri ölmüştü. 1. Dünya Savaşı, İngiliz, Fransız. ve Alman ordularının 4 yıl boyunca süren umutsuz saldırılarının ardından, 1918 yılında sona erdi. Ancak 11. ayın 11. gününde saat 11'de ilan edilen barış, hiç kimseye kalıcı bir mutluluk getirmeyecekti.
Yüzbinlerce asker sakat kaldı. Dahası, çamur, pislik ve ölüm dolu siperlerde 4 yıl boyunca kalmış olan askerlerin çoğu, savaşın psikolojik etkisinden kurtulamadı. "Bomba şoku" denen ve savaş gazileri arasında çok yaygın görülen bir travma, hastaların şiddetli korku ve titreme nöbetleri geçirmesine sebep oluyordu. 4 yıl boyunca her gün yaşadıkları bomba korkusu, belleklerine silinmeyecek biçimde kazınmıştı. Bazı hastalar için, sadece bomba kelimesinin söylenmesi bile, korkuya kapılıp saklanmalarına yeterli oluyordu. Bazı askerler ise, savaştan yıllar sonra bile bir uniforma gördüklerinde dehşete kapılıyorlardı. Savaşın izi, bazı askerlerin sadece ruhuna değil, vücuduna da işlemişti. Onbinlerce asker kollarını ve bacaklarını savaş meydanında yitirdi. Gözü, burnu veya çenesi parçalanan o kadar çok asker vardı ki, Avrupa kentlerinde bu insanların kullanımı için özel maskeler üretilmeye başlandı.
1. Dünya Savaşı'nın korkunç acıları sanata da yansıdı. Savaş sonrası dönemdeki sanat eserlerinde, korku, acı ve cinnet temaları hakimdi. Bu eserler, sadece onları çizen sanatçıların değil, tüm bir jenerasyonun ruh halini yansıtıyordu. Savaşın acılarını en derinden yaşayan bu jenerasyona "kayıp nesil" adı verilecekti. NEDEN?
Peki tüm Avrupa'yı kan gölüne çeviren böyle bir felaket neden yaşanmıştı? Büyük ülkelerin liderleri kendi milletlerini böylesine anlamsız ve kör bir ölüm kuyusuna niçin atmışlardı? Bu vahşetin nedeni, savaş öncesi Avrupa'da, pekçok insanın savaşı son derece yararlı ve hatta gerekli görmesiydi. Savaş ilan edildiğinde, her ülkede kitleler bunu sevinç ve coşkuyla karşılamıştı. Liderler, askerlerini cepheye sürmekten büyük bir gurur duymuştu. Bu büyük yanılgılarının en büyük nedeni ise, Sosyal Darwinizm denilen kavrama inanmalarıydı. Amerikalı tarihçi Thomas Napp bu konuyu şöyle açıklar:
Sosyal Darwinizm, Darwin'in evrim teorisinin toplumlara uyarlanmasıydı.
Darwin, sonradan pek çok delille çürüyecek olan teorisinde, doğadaki tüm canlıların amansız bir yaşam mücadelesi sürdüklerini iddia etmişti. İnsanın da gelişmiş bir havyan türü olduğunu ve çatışma yoluyla ilerlediğini savunmuştu. O devrin ilkel bilim düzeyi içinde çoğu insana bilimsel bir gerçek gibi görünen bu yanlış teori, diğer pekçok toplumsal felaket gibi I. Dünya Savaşı'nın da ideolojik zeminini oluşturdu. Dünya Savaşı'nı çıkaran Avrupa liderlerinin günlüklerine ve özel yazışmalarına bakıldığında, Sosyal Darwinizm'in etkisi daha da açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Örneğin, Avusturya-Macaristan'ın Başkomutanı General Von Hotzendorff, savaştan sonraki anılarında şöyle yazmıştır: Dünya Savaşı generallerinden Friedrich von Bernardi ise, savaş ile doğadaki sözde evrim yasaları arasındaki bağlantıyı şöyle kuruyordu:
Kısacası, I. Dünya Savaşı, savaşmayı, kan dökmeyi, acı çekmeyi ve çektirmeyi "doğa kanunu" sanan Avrupalı yöneticilerin yüzünden çıkmıştır. Tüm bu kuşağı bu yanlış fikirlerle yıkıma sürükleyen ideolojik kaynak ise, Darwin'in evrim teorisidir. Savaşın perde arkası aralandığında, Darwin'in karanlık portresi görünmektedir...
Oysa gerçekte insan, Darwinizm'in öne sürdüğü gibi, çatışmak için yaşayan bir hayvan türü değildir. |
|||||||||||
Yanıt Yaz | |
Tweet |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |