Hikmet Bila’nın çocuk istismarı ile ilgili kaleme aldığı makale. Hep konuştuğumuz, yazdığımız şeyler ancak bir de yazarın kaleminden okumuş olalım.
Çocuk İstismarının Suç Ortakları
18 yaşına kadar herkes çocuktur. Çocuk, yaşla ve olgunlaşma ile gelişen ihtiyaçlara sahip bir bireydir. Çocukla ilgili her işlemde çocuğun yüksek yararı göz önünde bulundurulmalıdır.
Çocuklar herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmaksızın eşit olarak doğuştan haklara sahiptirler.
Anne-baba sorumluluğu esastır. Devletler anne-babanın bu sorumluluğunu yerine getirmesine destek olmalı, anne-babanın sorumluluğu yerine getirmediği durumlarda sorumluluğu devralmalıdır. ***
“Çocuk istismarına son” adıyla başlatılan kampanyaların, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden özetleyerek aldıkları maddeler bunlar. Çocuğun da bir insan, bir birey olduğunu kayıt altına almakla kalmayıp, devletlere ciddi sorumluluklar yükleyen bu sözleşmede daha çok madde var. Hepsinin amacı, çocuğun insan gibi yaşama ve büyüme hakkının güvence altına alınması. Çocukların kaçırılması, satılması, fuhuşa konu edilmesi, cinsel suiistimale uğratılmasına karşı sözleşme, devletlere sorumluluklar yüklüyor. Bir maddesiyle, “Taraf devlet, esenliğine herhangi bir biçimde zarar verebilecek her türlü sömürüye karşı çocuğu korur” hükmünü getiriyor.
Türkiye de bu sözleşmeye taraf devletlerden biri. Ama Türkiye’de çocuk istismarı diz boyu. *** “Üzmez Olayı” ile birlikte Türkiye’de de çocukların korunması, çocuk haklarına saygı gösterilmesi için ayağa kalkan, sesini yükselten insanların çoğaldığını görmek sevindirici. Bu amaçla başlatılan bir kampanyanın duyurusunda şu ifadeler dikkati çekiyor:
“Son zamanlarda çocuklara yönelik cinsel tacizler ve tecavüzler daha da artan ve kanımızı donduran gelişmelerle devam ediyor. Maalesef olan bitene birlikte tanıklık ediyoruz. Tanıklık ettikçe suç ortaklığımız çoğalıyor ve bizler artık ne tanık ne de suç ortağı olmak istiyoruz.”
Kampanyalarda, çocukların korunması için atılması gereken adımlar, yapılması gereken yasal değişiklikler ve çocuğu istismar edenlerin cezalandırılmasıyla ilgili istek ve talep var, ama herhalde, en önemlisi, toplum olarak bu ‘tanıklık ve ortaklık’ konumundan çıkma gereğine yapılan vurgu.
Çocukları her ne biçimde olursa olsun istismar edenler kadar, bu istismara göz yumanlar, sessiz kalanlar da suçludur. Çocuğun akıttığı her gözyaşından, içine attığı her acıdan istismarcılar kadar onlar da sorumludur.
Uluslararası sözleşmeler çocuğun korunması için devletlere görev yüklüyor. Pekiyi, ya devlet bu görevini yerine getirmiyorsa? O zaman iş topluma düşüyor. Toplumun sesi sivil toplum örgütlerine düşüyor. Bu konuda devleti de hizaya getirecek olan sivil toplum örgütlerine düşüyor. Sivil toplum örgütlerinin sesi yükseldikçe, çocukları korumak gibi kamusal bir görevi de olduğunu hatırlamak zorunda kalacak olan medyaya düşüyor.
Saygılar.
------------- WHİTE HAT
BEYAZ ŞAPKA (BİLGİ NEFERİ)
|