Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Sir Ýsaac Newton

Nereden Yazdırıldığı: Bilginin Adresi
Kategori: Yaþama Dair
Forum Adı: Ödevler
Forum Tanımlaması: ödev ihtiyaçlarýnýzý burada paylaþabilirsiniz
URL: https://www.bilgineferi.com/forum/forum_posts.asp?TID=2190
Tarih: 01-07-2024 Saat 08:35


Konu: Sir Ýsaac Newton
Mesajı Yazan: Hawk
Konu: Sir Ýsaac Newton
Mesaj Tarihi: 17-11-2006 Saat 20:17
 buyrun arkadaþlar
 
 
http://d.turboupload.com/d/1219941/mewton_ve_hareket_yasalar305.rar.html - http://d.turboupload.com/d/1219941/mewton_ve_hareket_yasalar305.rar.html
 
 
 
NEWTON

Galile öldü; Newton doðdu. Bu iki dehanýn aralarýnda ortalama bir yaþam süresi var; ama onlar arasýnda bu rastlantýnýn ötesinde baðlantýlar vardýr. her þeyden önce Newton’un kendi çalýþmalarýna Galileo’nun býraktýðý noktadan baþladýðýný, yani bu ikisinin arasýnda bir geçiþ aþamasý oluþturan üçüncü bir kiþinin bulunmadýðýný biliyoruz.
Newton, dünyaya yaklaþýk olarak iki ya da üçyüz yýlda bir geldiðini söyleyebileceðimiz ender görülen türde bir bilim adamýdýr. Üstelik bu özelliði yaþamýnýn çok erken bir aþamasýnda kendini belli etmiþtir. Son zamanlarda fizik çevrelerinde Newton’un baþarýsýnýn gereðinden fazla abartýlmýþ olduðunu düþünme yolunda bir eðilim ortaya çýkmýþtýr.
Çaðdaþ fizikçilerin büyük bir bölümü bugün Newton’un buluþlarýnýn gerçekte sanýldýðý kadar büyük bir önem taþýmadýðýný, fizik alanýnda Newton’a gelene dek eriþilmiþ olan düzey göz önüne alýndýðýnda Newton olmasa da çaðdaþlarýndan herhangi birinin bu buluþlarý gerçekleþtirmiþ olacaðýný ileri sürmektedirler.
Buna karþýlýk Newton’u, çaðdaþlarýndan ayýran bir özellik O'nun yanýtlara çok kýsa bir süre içinde eriþmiþ olmasýdýr (Her ne kadar bunu açýklamasý için aradan yirmi yýl geçmesi gerektiyse de yanýtlarýn hemen hemen tümünü daha 21 yaþýndayken biliyordu).
Copernicus, Kepler ve özellikle Gallileo’nun, bilimin henüz varlýðýný sürdürebilme yolunda savaþ vermek zorunda olduðu bir çaðda yaþamýþ olmalarýna karþýlýk, Newton bu savaþýn artýk kazýnýlmýþ bulunduðu bir dünyaya gelmiþti ve bu yüzden de kendisinden öncekilere kýyasla daha þanslýydý.
Diðer yandan bazý yönlerden olumsuz olarak tanýmlanabilecek bir kiþiliðe sahip olduðu da söylenebilir. Örneðin kuruluþundan bu yana Kraliyet Bilim Derneði’nden istifa eden çok az sayýdaki bilim adamýndan biri olan Newton’un bunu yapmasýnýn nedeni diðer üyelerin kimi zaman onun görüþlerine katýlmamasý ve hatta bunlarýn aksini ileri sürmeye kalkýþmalarýydý (Buna karþýlýk yaþamýnýn daha sonraki bir evresinde "yuvaya dönmeye" razý edilmiþ ve son yirmi beþ yýlýný derneðin baþkaný olarak geçirmiþtir.
Newton, çalýþmalarýný kimsenin yardýmýna baþvurmaksýzýn tek baþýna yürütmeyi seçen bilim adamlarýndan biriydi. Buluþlarýnýn en önemlilerini Londra’da veba salgýnýnýn baþ göstermesi üzerine 1665 yýlýnda buradan kaçarak sýðýndýðý doðum yeri olan Lincolnshire’daki Woolsthorpe Kasabasý'nda kaldýðý süre içinde gerçekleþtirmiþti.
Küçük bir çiftçi olan babasý kendi doðumundan kýsa bir süre önce ölmüþ olduðu için Woollsthorpe’da ve daha sonra girdiði Cambridge Üniversitesi’ndeki tüm harcamalarýný amcasý karþýlamýþtý.
Cambridge’deki öðrenciliði boyunca önemli sayýlabilecek bir baþarý elde etmediyse de tanýnmýþ bir matematikçi olan Profesör Barrow ile yakýn bir dostluk kurmuþ ve bunun etkisiyle matematiðe yönelmiþti.
Newton’un gençlik yýllarýna rastlayan 17. yüzyýl baþlarý, matematik bilimin son biçimi almaya baþladýðý dönemdi. Bugün de kullanmakta olduðumuz matematiksel simgeler, diferansiyel hesabýn ilk aþamalarý, matematiksel dizilere iliþkin hesaplar, Descartes'in bulduðu koordinatlar geometrisi ve diðer temel geometrik kavramlar bu dönemde ortaya çýkmýþtý.
Uygulama yönünden bunlardan daha da önemlisi sýradan çarpým iþleminin yaný sýra trigonometriye de büyük ölçüde hizmet eden logaritmalarýn bulunmuþ olmasýydý. Bu geliþmeyi, çaðýmýzda bilgisayarýn ortaya çýkmasýna benzetebiliriz, çünkü bu sayede astronomi hesaplarýnýn çok daha kolay biçimde ve kýsa sürede yapýlabilmesi olanaðý doðmuþtu.
Bugün Newton'un sorularýný inceleyecek olursak, bilmediklerinin de bildikleri kadar önemli olduðunu hemen görürüz. Newton'un zihninin nasýl çalýþtýðýný ve bunun kendisini nereye götürdüðünü anlamak için buraya Opticks'in sorularýndan bazýlarýna yer vermek gerekiyor:
• Iþýkla ilgili bir soruyla baþlýyor Newton:
• Yolu üzerinde bulunan cisimler, ýþýðý etkileyerek ýþýnlarýn eðrilmesine neden olmazlar mý?
• Birbirinden farklý biçimde kýrýlan ýþýnlarýn esnekliði de farklý deðil midir?
• Cisimlerin kenarlarýndan ve yanlarýndan geçen ýþýnlar, bir yýlanbalýðýnýn hareketlerini andýrýr biçimde öne ve arkaya doðru birkaç kez kývrýlmazlar mý?"
• Iþýk ve yolu üzerinde bulunan cisimler karþýlýklý olarak birbirlerini etkilemezler mi?
• Cisimlerin ýþýðý kýrmasý ve yansýtmasý gibi ýþýk da onlarýn ýsýnmasýný ve bu yolla bir tür titreþim yapmalarýný saðlamaz mý? Ve bu titreþim ýsý dediðimiz þey deðil midir?"
• Siyah renkli cisimler, diðerlerine kýyasla ýþýðýn ýsýsýný daha fazla soðurmaz mý? Ve bunun nedeni bu cisimlere çarpan ýþýnlarýn geri yansýtýlmayýp tam tersine içeri sýzmasý ve sonunda yok olana dek içerde yansýmayý ve daðýlmayý sürdürmeleri deðil midir?
• Iþýk ile kükürt içeren maddeler arasýndaki etkileþimin çok güçlü oluþundan dolayý bu maddeler, diðerlerine kýyasla daha çabuk ateþ almazlar ve daha þiddetli biçimde yanmazlar mý?"
Bunu izleyen sorularda ýþýk yayýmýnýn çeþitli biçimleri ele alýnmaktadýr. O zamanlar insanlar, doðal olarak hala ateþin özeliklerini araþtýrmaktaydýlar; ama ilerde bu konuya iliþkin sorularý yanýtlayacak olan kimya bilimi, fiziði oldukça geriden izliyordu.
Ateþ ve ýsý konularýyla ilgilenenler arasýnda kimi zaman beklenmedik isimlere rastlayabilirsiniz. Örneðin ünlü Fransýz yazarý Voltaire, çeþitli cisimleri büyük bir dikkatle ýsýtýp tartarak bunlarýn ýsýlarýnýn soðuk ya da sýcak oluþlarýna göre deðiþmediðini ve dolaysýyla da ýsýnýn cisimlerin içinde oluþan bir tür madde olmadýðýný saptamýþ ve bu konuda uzun bir makale yazmýþtý.
Newton’un çalýþmalarýnýn ýþýk ve ýsý etkileþimiyle ilgili bir yaný da þu soruda ifade edilmektedir: Büyük, katý ve sabit cisimler sýcaklýklarýný en uzun süre koruyanlar deðil midir ve sýcaklýðý belli bir derecenin üzerine çýkarýldýðý zaman böyle bir cisim bu yüksek sýcaklýðýn kendi içinde yansýmasý ve daðýlmasý nedeniyle ýþýk yaymaya baþlayýp, böylece daha da çok ýsýnmaz ve sýcaklýðý güneyinki gibi olana kadar da ýsýnmayý sürdürmez mi?
Newton burada, maddelerin belli bir dereceye kadar ýsýtýlmasý durumunda ýþýk yaymaya baþlayacaklarýný ve bu noktadan sonra kendi kendilerini otomatik olarak ýsýtmayý sürdüreceklerini anlatmaktadýr. Bundan sonra ýþýðýn aðtabaka üzerindeki etkilerine deðinen ve böylelikle fizyolojik optik alanýna giren Newton’un sorularýný þöyle sürdürdüðünü görüyoruz:
"Seslerin uyumu ya da uyumsuzluðunun havadaki titreþimlerin özelliklerinden kaynaklanmasý gibi renklerin gösterdiði uyum ya da uyumsuzluklar da buna benzer biçimde optik sinirler tarafýndan beyine iletilen titreþimlerin niteliðine baðlý deðil midir?"
Aslýnda bu görüþ çoðu kimseye akla yakýn gelmiþ olacak ki bu yönde çeþitli araþtýrmalarýn yapýldýðýný biliyoruz; ama sonunda bunun doðru olmadýðý ortaya çýkacaktý. Bundan sonra Dalga Kuramý'ný ele alan Newton, ýþýðýn çeþitli ortamlardaki yolculuðuna iliþkin düþüncelerini þu soruda dile getirmektedir:
"Iþýðýn kýrýnýmý, eter ortamýnýn farklý yerindeki farklý yoðunluklarýn sonucu deðil midir ve ýþýk her zaman bu ortamýn daha yoðun bölümlerinden geri dönmez mi? Su, cam, kristal, deðerli taþlar ve buna benzer diðer maddelerin içindeki eter havanýn ve diðer maddelerin olmadýðý geniþ boþluklarda daha yoðun olarak bulunmaz mý?"
Burada Newton, ýþýðýn maddenin deðil, eterin yokluðundan etkilendiðini ve maddenin içinde bulunan eterin boþluðu dolduran eter kadar yoðun olmadýðýný, buna baðlý olarak da ýþýðýn katý ortamlarda daha hýzlý hareket ettiðini ileri sürmektedir. 19. yüzyýlda ýþýðýn su ve katý maddeler içinde eriþtiði hýzlarýn saptanmasý ile bu soru da yanýtlanmýþtýr.
Newton, Opticks’de kas hareketlerinin özellikleri üzerinde de durmaktadýr (Aslýna bakýlýrsa fizik ve biyofizik alanlarýna girip de þu ya da bu biçimde Newton’un eserlerinde ele alýnmayan bir konu bulmak neredeyse olanaksýzdýr). Örneðin maddelerin birbirini tutma ya da birbirine yapýþma eðilimine deðinen Newton, bu konuda þöyle der:
Herhangi bir maddenin çeþitli bölümlerinin yapýþma, sürtünme ya da aþýnmasýndan doðan direnç, maddenin daha küçük parçalara bölünmesiyle zayýflatýlabilir. Diðer yandan bu direncinin "vis inertiae" den kaynaklanan bölümü, maddenin yoðunluðu ile orantýlý olduðundan bu yoðunluðun azaltýlmasý dýþýnda herhangi bir yolla zayýflatýlmasý söz konusu deðildir.
Bu garip ama gerçek olgunun nedeni, çok yüksek yönsel hýzlardaki hareketlerle baðlantýlý olarak ancak son zamanlarda anlaþýlabilmiþtir. Herhangi bir hareketin yönsel hýzý çok yüksek deðilse gösterdiði davranýþ ortamýn özellikleri (Young modulus’u ya da diðer bir özellik) tarafýndan belirlenir. Buna karþýlýk yüksek yönsel hýzlarda belirleyici etken yoðunluktur.
Örneðin çok güçlü bir patlamanýn yol açtýðý yüksek hýzdaki bir þok dalgasýnýn içerdiði ince ve gevþek durumdaki tozun hareketi, önüne çýkan kaðýt mendil kadar ince bir engel tarafýndan 90 derecelik bir açýyla yolundan saptýrýlabilir.
Sorularý kimya ile baðlantýlý olarak sürdüren Newton, en sonunda atomun tanýmlanmasý sorununa gelmektedir: Cisimlerin en küçük parçalarýnýn sahip olduklarý ve onlarýn davranýþlarýný yöneten bir takým özellikler yok mudur?
Bütün bunlarý göz önüne aldýðým zaman bana öyle geliyor ki Tanrý baþlangýçta maddeyi bölünemez, katý ve hareketli parçacýklardan yaratmýþtýr ve yaratýlýþýn ilk aþamasýnda ortaya çýkan bu parçacýklar daha sonra onlardan oluþan tüm cisimlere kýyasla o denli daha çok katýdýr ki onlar gibi aþýnmalarý ya da parçalanmalarý sonsuza dek olanaksýzdýr.
Parçacýklar kendileri deðiþebilselerdi Dünya yüzündeki her þeyin doðasý ya da sahip olduklarý özelliklerin de ayný biçimde deðiþmesi gerekirdi. Bu durumda parçacýklardan oluþan her þey gibi su ve toprak da baþlangýçtaki özelliklerini koruyamazlardý.
Doðanýn deðiþmez ve sonsuz olmasý için de maddesel varlýklarda meydana gelebilecek deðiþmeler ancak bu parçacýklarýn farklý biçimlerde birbirlerinden ayrýlmalarý, hareket etmeleri ve tekrar bir araya gelmeleri ile sýnýrlanmýþtýr.
Parçacýklardan oluþan cisimler de böylelikle parçacýklarýn kendilerinin bölünmesiyle deðil, birbirleriyle temas halinde olduklarý noktalarda birbirlerinden koparak ayrýlmalarý ile bölünürler.
Newton’un bu sözleri Gassendi’nin atom tanýmlamasý ile neredeyse aynýdýr ve bundan 2.000 yýl önce Democritos’un bu konuda söylediklerinden de önemli bir fark göstermemektedir.
"Öyle sanýyorum ki parçacýklarýn bu kuvvetten doðan pasif hareket ilkeleri ile baðlantýlý bir vis inertiae’si bulunmasýnýn yaný sýra hareketleri de yerçekimi, maddelerde çürüme ve fermantasyonu saðlayan etkenler ve cisimlerin birbirine yapýþmasý gibi aktif ilkelerden kaynaklanmaktadýr. Kanýmca bunlar doðadýþý bir takým özellikler olmayýp tam tersine doðanýn genel yasalarýnýn ortaya çýkarttýðý ilkelerdir ve bunlarýn nedenlerini bilmesek de kanýtlarýný doðal olgularla görmekteyiz.











ESNEKLÝK
Bir yay, lastik þerit v.b. cisimlere kuvvet uygularsak, bu cisimlerin uzadýklarý ve kuvvetlerin etkileri kaldýrýldýktan sonra da boylarýný aldýklarýný görmüþüzdür.
Helis þeklindeki bir yayý sýkýþtýrýrsak yayýn boyu kýsalýr. Bu etkiden kurtulan yay, gene eski boyunu alýr. Yatak somyalarýnda ve kanepe yaylarýndaki özellik.
Telli müzik aletlerinde telin baðlandýðý anahtarý döndürmek suretiyle teli daha fazla gererseniz tel uzar. Anahtarý gevþetince tel kýsalýr.
Bir jileti bükerek þeklini deðiþtiririz. Býçaðý kendi haline býrakýrsanýz, kuvvetin etkisi kalktýktan sonra býçak eski halini alýr.
Bunlar ve bunlara benzer örneklerden anlaþýldýðýna göre katý cisimler, kuvvetlerin etkisinde boylarýný ve þekillerini alýrlar. Cisimlerin bu özelliðine esneklik denir.
Kuvvetlerin etkisinde, katýlarýn hacimlerinde de deðiþme olur. Bütün katý cisimler esnektirler. Fakat bu esneklik cismin cinsine göre deðiþir.
Helis þeklindeki bir yayý büyük kuvvetlerle çekersek, kuvvetin etkisi kalktýktan sonra yay artýk eski durumunu alamaz, eskisinden daha uzun kalýr.
Bir teneke levhayý fazlaca bükerek katlarsak buda katlanmýþ olarak kalýr.
Bunlar ve bunlara benzer olaylardan da anlaþýldýðý gibi ,esnek cisimlerin esneklikleri sýnýrlýdýrlar. Bu sýnýr aþýlýrsa cisimler eski durumlarýna dönemezler. Küçük kuvvetlerin etkisi altýnda esnek olan cisimler büyük kuvvetler altýnda esnekliklerini kaybederler.

Bazý cisimlerin esneklik sýnýrlarý :
1mm² kesitindeki çelik telin esneklik sýnýrý ......30 kg.
1mm² kesitindeki font telin esneklik sýnýrý........14kg.
1mm² kesitindeki bakýr telin esneklik sýnýrý.......12kg.

Sývýlarýn Esnekliði
Bütün sývýlarda da esneklik vardýr. Fakat sývýlar, büyük tesirler altýnda hacimlerini pek az deðiþtirirler. Bu yüzden özgül aðýrlýklarýnda önemli deðiþmeler olmaz. Sývýlarýn esneklikleri sýnýrlý deðildir.
Tamamen su dolu bir þiþeye týpa k****k istersek, büyük zorlukla karþýlaþýrýz. Zira, etki yapan kuvvet suyun hacmini, belli olacak kadar küçültmez. Bundan dolayý týpaya yer açýlmaz. Daha da zorlarsak þiþe patlar.

Gazlarýn Esnekliði
Bütün gazlar mükemmel esnek cisimlerdir. Gazlarýn esneklikleri sýnýrlý deðildir. Bir bisiklet pompasýnýn ucunu parmaðýmýzla kapattýktan sonra pistonu ileri doðru sürelim. Pompanýn içindeki havayý küçük bir hacmin içine sýkýþtýrmýþ oluruz. Bundan sonra pistonu serbest býrakalým. Piston pompanýn içindeki sýkýþmýþ olan hava tarafýndan geriye itilir ve hava baþtaki hacmini alýr. Bütün gazlarda hava gibi esnektirler. Gazlar, büyük etkilerin tesirinde de gene esnekliklerini muhafaza ederler.

MATEMATÝK VE FÝZÝK ÇALIÞMALARI :
On sekiz yaþýndayken Cambridge’de ki Trinity College girdi. 1665’te lisans çalýþmalarýna koyulduðu anda baþ gösteren veba salgýný nedeniyle üniversiteler kapatýlýnca, Newton&da zorunlu olarak Woolsthorpe’taki çiftliðine geri döndü. Burada geçirdiði yaklaþýk iki yýllýk sürede, bilimsel açýdan son derece verimli araþtýrmalar yapan Newton, eðrilerle bu eðrilerin sýnýrlandýrdýðý alanlarýn özelliklerinin çözümlenmesini saðlayan yönteme sonsuz serileri uygulayan beþ inceleme kitabý yazdý. Burada söz konusu olan yöntem, ilerde integral ve diferansiyel hesabý adýný alacak olan flüksiyonlar yöntemiydi. Newton ayný dönemde kurumsal ve uygulamalý optik, beyaz ýþýðýn bileþimi, prizmalarýn, merceklerin, aynalarýn yapýmý ve özellikleriyle de çalýþmalar yaptý. 1688’de, Cassegrain’in ardýndan ilk teleskopunu gerçekleþtirdi: kýsa bir süre sonra yaptýðý ikinci teleskopunu da Royaal Society’ye sundu. 1669’da Trinity College’e öðretim üyesi oldu( matematik ve fizik araþtýrmalarý yanýnda burada 27 yýl ders verdi). 11 Ocak 1672’de gerçekleþtirdiði teleskop nedeniyle Royal Society’ye üye seçildi. Ayný yýl söz konusu kuruma ýþýk üstüne ilk incelemesini sundu. Ama, bu çalýþma ýþýðýn dalga kuramýný hazýrlayan Huygens tarafýndan bile iyi anlaþýlamadý. Oysa o dönemde Newton ýþýðýn tanecik kuramýný vermeyi düþünmüyor, yalnýzca ýþýðýn davranýþ yasalarýn dile getirmeyi tasarlýyordu.Bilgin, Optiicks (optik incelemesi) adlý yapýtýný 1704’te yayýmladý. Bu yapýtýn ikiincii baskýsýnaysa 31 Sorun’u ekledi. Bu sorunlar üç katogoriye ayrýlabilir: Birincisi ýþýðýn yapýsý ve parlak cisimler tarafýndan yayýlmasýyla ilgilidir; ikincisi ýþýðýn madde tarafýndan soðurulmasýný içerir; üçüncüsü ise ýþýðýn iletimin dayanaðý olan esir’in özelliklerine yöneliktir. Newton bu büyük yapýtýnda bile ýþýðýn açýklamasýný yapma savýnda deðildir; o yalnýzca ýþýðýn özelliklerini açýkça ortaya koyup, bunlarý akýl ve deney yoluyla açýklamak istemektedir.
Newton’un fizik yapýtlarýnýn bir bölümü bile onun büyük bilginler arasýnda yer almasýna yeter. Özellikle Optics adlý eseri hayranlýk uyandýracak bir kitaptýr.Beyaz ýþýðýn ayrýþýmý üstüne yaptýðý deneyler tayfölçümünde ilk aþama sayýlýr. Ayný þekilde diferansiyel ve integral hesabý bulmasý da onun büyük matematikçiler arasýnda yer almasýný saðlamýþtýr.Newton kendini ölümsüz kýlan çalýþmalarýn gökbilimi alanýnda yapmýþtýr.
GÖKBÝLÝM ÇALIÞMALARI : Gerçekten de Newton 1667’de bilimler tarihinin en önemli yapýtlarýndan biri olarak kabul edilen Philosophisenaturalis principia mathematica’yý (Doga Felsefesinin Matematik Ýlkeleri) yayýmladý ve evrensel çekim yasasýný bu yapýtýnda verdi.
F = k m1x m2
r2
Kütleleri m1, m2 ve aralarýndaki uzaklýk r olan maddesel cisimler kütlelerin büyüklükleriyle doðru, aralarýndaki uzaklýðýn k****iyle ters orantýlý bir çekim kuvveti kendini gösterir. Newton’a mal edilen elma öyküsünün gerçek yada söylenti olmasý önemli deðildir. Ama bu öykünün Newton’un çekimle ilgili ilk düþüncesini tam olarak yansýttýðý da bir gerçektir. Aðaçtan kopan bir elma yere düþer; demek ki bir çekim etkisine uðrar. Ama Ay’ýn çekim etkisine uðramamasýnýn sebebi nedir? Niçin yerin üstüne düþmez? Aslýnda Ay düþer; aksi halde neden bizden ayrýlýp uzay içinde sonsuza doðru gitmemektedir? Bize doðru gelmeyen bizden ayrýlmayan Ay ne tür bir yörünge üzerinde dolanýr? Bunun yanýtýný altmýþ yýl önce Kepler þöyle vermiþtir: Odaklarýndan birinde Yer’in bulunduðu bir elips yörünge üstünde. Oysa böyle bir hareket, merkezkaç neden ve cisimleri yörüngelerinin dýþýna sürükleme eðiliminde olan kuvvetlere yol açar. Huygens 1659’dan baþlayarak, dairesel bir yörüngenin matematiksel anlatýmýný sunmuþtur.
Newton ise hangi kuvvetin, merkez kaç kuvvetine karþý koyarak Ay’ý yörüngesi üzerinde tuttuðunu hesapladý ve bunu elmayý yere düþüren çekim kuvvetiyle karþýlaþtýrdý. Elde ettiði sonuç yeterince iyi olmakla birlikte, çekimin Ay’ý tutmak için yeterli olmadýðý izlenimini verdi. Bu hesaplamayý iyi sonuca ulaþtýrmak için, Newton’un Ay-Yer uzaklýðýný bilmesi gerekiyordu. Bu uzaklýðýn saptanmasý Yer ile ilgili meridyen derecesi uzunluðuna baðlýydý ve Newton’un o tarihte (1665’e doðru) bulduðu deðer, ancak kabaca bir yaklaþýma dayanýyordu. Bilgin giderek çekim üstüne yaptýðý çalýþmalarý býrakarak fizik ve matematik araþtýrmalarýna döndü. 1672’de ise söz konusu araþtýrmayý yeniden ele aldý. O tarihlerde, Fransýz gökbilimcisi Jean Picard bir meridyen derecesinin uzaklýðýný ölçmüþtü. Newton’da bu sefer baþarýya ulaþtý. Ancak Principia ancak 1687’de yayýmlanabildi ve üç kitaptan oluþan bu kitapta çekim yasasý çok küçük bir yer tutuyordu. Principia’da yaratýlan rasyonel mekanik ise XVIII.yy’da yetkinliðe ulaþtý ve 1846’da Neptün’ün basit bir hesaplamayla hesaplamayla bulunmasý gök mekaniðinin baþarýsýný belirledi.
Newton Principia’nýn yayýmlandýðý 1687 yýlýna kadar Cambridge’de bir köþeye çekilerek yaþadý. Bu yapýtýn basýlmasýndan sonraysa, belli aralýklarda Londra’ya gidip geldi ve siyasal yaþama katýldý. 1696’da Darphane müdürlüðüne atanýnca Londra’ya yerleþti. Royal Society’nin etkinliklerine katýldý. 30 Kasým 1703’te bu kurumun baþkaný seçildi ve ölünceye kadar bu görevde kaldý. 1725’te saðlýðý bozulunca Londra’dan ayrýlýp Kensington’a gitti. Burada 20 Mart 1727’de seksen beþ yaþýndayken ölünce Westminster Abbey’de gömüldü.




Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat