"Takımların yüzde 70'i şike yapmıştır" |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
Hawk
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 07-03-2006 Konum: Turkiye Status: Aktif DeÄŸil Points: 1700 |
Mesaj Seçenekleri
Yanıt Yaz
Alıntı Hawk
Bu mesaj kurallara aykırıysa buradan yöneticileri bilgilendirebilirsiniz.
Gönderim Zamanı: 23-12-2006 Saat 03:48 |
Türk futbolunun son yıllarda yetiştirdiği en başarılı hakemlerden biri ve son dönemin popüler TV yorumcusu Ahmet Çakar'ı ağırlıyoruz bugün... Daha doğrusu biz ona misafir oluyoruz. Sözleştiğimiz saatten 30 dakika daha önce gidiyoruz randevumuza... Belli ki dakik bir insan. Bize ayıracağı saati eğer uygunsa biraz yukarı çekebiliriz. Nitekim öyle oluyor. Randevumuz için Sabah Gazetesi'ndeyiz. Ama foto muhabiri arkadaşım Bora Toprakçı'nın fotoğraf çekimi yapabilmesi için ayrı ve yazılı bir izin istenince, Ahmet Hoca'nın teklifiyle hemen yakındaki bir cafe'de alıyoruz soluğu...
İstanbul'da bir kar havası sormayın... Yemek saati, etraf kalabalık. Ama ses kayıt cihazıma uygun bir yer bulduk ve konuşlandık. Sıcacık mis gibi çaylarımız da geldi. Ahmet Çakar'ın tercihi ise nescafe... Meslek hayatındaki alışkanlıkların da etkisiyle otoriter bir yapıya sahip olduğunu düşündüğüm Ahmet Çakar, disiplinli bir hayatın insanı olduğunu anlatıyor... Her gün 07.15'te kalkan Çakar; çocuklarını okuluna bırakan, gazetesi ve hekimlik yaptığı adres arasında yol alan, kendi tabiriyle "mazbut" bir hayatın insanı... Yaptığı yorumlarında kimi izleyenlere, "tam benim adamım!" dedirten, ekran başında bazı seyircilerin ise sinir katsayılarını yükselten Ahmet Çakar, bugün sözleriyle geniş kitleleri etkileyen bir isim haline nasıl geldi? Bunu öğrenmek için basın dünyasına ilk olarak nasıl girdiğini soruyorum... "Beni basın dünyasının içine çektiler" sözleriyle geride kalan yıllara çevrilen spotlar arasında Ahmet Hoca'nın rahatsız olduğu bir vicdan azabını da öğreniyorum. Kendisinden dinleyelim isterseniz: "Birçok kanal teklifte bulundu. Kanal D'de ve Milliyet gazetesinde yorumlara başladım. Daha sonra Star'a transfer oldum. Vurulduktan sonra 2004'te Star'dan ayrıldım. 5 hafta kadar bir NTV dönemi var. Hayatımda utanç duyduğum, kendimi affetmediğim ve hesabını veremediğim 5 haftadır. NTV'ye ayıp ettim. Anlaştım. 5 hafta sonra onları yarı yolda bıraktım. Büyük bir mahcubiyet içindeyim. NTV'den Rıdvan olsun, Güntekin olsun ya da yöneticilerden birini görünce hakikaten mahcup oluyorum...Suçluluk duygusu içindeyim..." "Serhat Ulueren ismi benim için mazide kal-mış-tır" Ahmet Çakar'a, Telegol'deki yorumları ve yaşadığı kurşunlanma olayı ile ilgili sorumu yöneltmeye hazırlanıyorum... Girişi yaptım. Site ziyaretçilerinden de gelen sorular arasında büyük bir yer tutuyor. "Telegol ile yolları neden ayrıldı? Ahmet Çakar ile Serhat Ulueren arasında neden soğuk rüzgârlar esiyor?..." Daha ben sözümü tamamlamadan Ahmet Çakar'dan sözcükler gelmeye başlıyor... "Şu an beni hafife alan arkadaşlarımla bir dönem Telegol'de çok güzel işlere ve başarılara imza attık. Fakat, özellikle size verdiği röportajdaki sözlerinden sonra, Serhat Ulueren ismi benim için mazide kalmıştır... Çok kırgınım. Nokta..." Bu derece hissi bir karşılık beklemiyordum... Daha ketum bir tavır beklerken, bana yapılan bir açıklama olması... Ben de adını veremediğim bir ruh hali içindeyim... Ama bu sorunun vakti. - Bu ekipte çalışmış olmaktan pişman mısınız? "Kurşunla yaşıyorum" Kendine has üslubu, kimi zaman zehir zemberek açıklamalarıyla, bazen teşbihlerle olayları yorumlayan Ahmet Çakar, Telegol ekibi içindeyken, müessif bir olay yaşadı. Hangi el tarafından çekildiği bilinmeyen tetikle 5 kurşunun hedefi oldu Ahmet Çakar... Peki bu olay üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen bir aşama kaydedilememiş olması ilginç değil mi? Cevap içinde cevap, işte: "Emniyete beni vuracaklarından şüphe ettiğim 3 ismi verdim. Aradan 2.5-3 yıl geçti. Yakalanıp yakalanmadığı konusunda bana ulaşan bir bilgi yok. Ayrıca, o günden bu yana resmi polis korumasında geziyorum. 5 kurşun yedim. Bir tanesi halen vücudumda. Şu anda herhangi bir sağlık sorunu yaşatmıyor bana. Psikolojik açıdan ise en ufak bir korku ya da ürkeklik yaratmadı." Fevri çıkışlarına ekrandan alışık olduğum, Ahmet Hoca'ya, "Bu size has bir davranış. Beni hiç şaşırtmadı, doğal değil mi?" dediğimde, bir itiraf alıyorum Çakar'ın sözlerinden... "Buna doğal değil, delilik diyelim. Ben de fazla bir sıkıntı yaratmadı. Sadece yüksek sesli bir gürültü olduğunda sanırım beyin o günlere dönüyor ve kurşun yerleri sızlıyor. O kadar." - Futbolla ve kurallarla harmanlanmış bir hayatın insanı Ahmet Çakar. Peki maçlarını takip ettiği, yorumladığı faal hakemlerden en fazla kimi beğeniyor? - Telegol ekibine yorumcu olarak katılan Cem Papila için yorumunuz? "Bu sözler basın önünde konuşulan konulara dair mi?" şeklindeki soruma Ahmet Hoca, "Cem Papila bunu anlar. Toplumun anlamasını beklemiyorum. Cem Papila anlasın yeter!" oluyor... "Gerets'i sevmek zorunda değilim" Ülkemizde en beğendiği yerli futbolcuyu soruyorum Ahmet Çakar'a... Bir müddet düşündükten sonra geliyor yanıt: "Arda'yı beğeniyorum. Ufak tefek hatalarına rağmen, geleceği anlamında beğeniyorum." Türkiye'deki yabancı oyuncular içinde Alex'i seven Ahmet Çakar, Appiah'ı ise beğeniyor... Okuyucularımızdan yoğun şekilde gelen Gerets ile ilgili düşüncelerini alıyorum Ahmet Çakar'ın... "Galatasaray gibi bir markayı şampiyon yapmış bir teknik direktörün göklere çıkartılmasın karşıyım. Çünkü, Galatasaray Avrupa Şampiyonu. İz bırakacak övülecek bir teknik direktör Galatasaray'ı içinde bulunduğu şartlarda Avrupa'da bir yerlere getirebilmesi gerek. Lucescu, mütevazı kadroyla yapabildi. Gerets'in Galatasaray'da başarılı bulduğumu söyleyemem. Ayrıca, insan olarak da hoca olarak da beğenmiyorum. Sevmek zorunda da değilim." Türk futbolunda her açıdan var olan sıkıntıların temiz bir futbola ulaşmak için nasıl ortadan kaldırılabileceği soruma Ahmet Çakar, hepimizin ekrandan aşina olduğu tavırla başlıyor yanıtlamaya... "Hayır efendim! Türkiye'de de futbol temizlenmez, dünyada da... Ayrıca ülkemizde siyaset temiz mi? Bürokrasi temiz mi? İnsan ilişkileri temiz mi? Mali hukukumuz temiz mi? Neyimiz temiz ki, futbolumuz temiz olsun?!.. Tüm dünyada böyle midir peki? Tüm dünyada futbol belli oranda kirlidir. En temiz olduğu ülkede dahi futbol kirlidir... Bir örnek, dünyanın sosyal anlamda en centilmen, kurallara saygılı ülkeleri İskandinav ülkeleridir. Ama gelin görün ki, bundan 3 sene önce Avrupa Futbol Şampiyonası'nda İsveç ile Danimarka'nın bir üst tura çıkması için maçın ancak 2-2 bitmesi gerekiyordu. İsveç ve Danimarkalı oyuncular şike yaptılar ve maç 2-2 bitti. Kirlilik her yerde belli oranda var. Türkiye'de belli oranın üzerinde kirlilik var. Nasıl temizlenir? Ne zaman ki Türkiye bir İsveç, bir Norveç, bir Finlandiya gibi sosyal düzende, adalette, bürokraside de olabildiğince temiz bir ülke olur, futbol da aynı oranda temizlenir. Ama yine de bir kirlilik kalır..." "Takımların yüzde 70'i şike yapmıştır" - Şike ispatlanamaz mı hocam? - Türk futbolunda bir çok isim şike yapıldığını biliyor, ama konuşmuyor, neden? "Kimseyi parayla konuşturtmam" - Cihan Oskay ilk olarak size gelmiş hocam. Sizden ne istedi? - Cihan Oskay sizinle sadece eşinin rahatsızlığı için konuştuğunu iddia ediyor oysa... Eşinin rahatsızlığı nedir? - Telegol ekibiyle yaptığımız röportajda Gökmen Özdenak, Cihan Oskay konusunda sizin 'Biz Sabah Gazetesi olarak halka açılıyoruz. Böyle bir durumda Fenerbahçe taraftarını karşımıza alamayız' dediğinizi iddia etti. Ne diyeceksiniz? "Eşim dahi eski tuttuğum takımı bilmez!" Futbolla bu kadar haşır neşir insanın gönlünde bir takım vardır elbette diyorsunuz değil mi? Bunu soruyu yöneltmem için sayısız e-mail aldım. Elbette soruyorum Ahmet Çakar'a... Ama gelgelelim. Ser veriyor, sır vermiyor. "Gençliğimde takım tuttum. Dumura uğradım ve bıraktım. Aşık olursunuz, çarpılırsınız ama 3-5 sene sonra o kişi geride kalır. Onun gibi bir şey. Zamanında 20-25 yaşına kadar bir takımım vardı. Fakat hakemlikle birlikte tarafsızlığı seçtim." - Ahmet Çakar güzel şeylere temas ediyorsunuz, ama hala eskiden tutmuş olsanız dahi takımınızı öğrenemedim. - Peki o halde kayda almıyorum. Ben bileyim. Yani Of the record... Tarafsızlığın dayanılmaz hafifliği "Hakemliğe başladığım günden bu yana 28 yıldır tarafsız ve objektiflik içindeyim. Tarafsızlığın dayanılmaz bir hafifliği vardır. Tarafsızlık sarhoşluk gibidir. Çakırkeyif olduğunuzda nasıl kendinizi mutlu hissedersiniz. Bu sunidir ama. Alkolün etkisidir. Ya ondan sonra sızarsınız, sapıtırsınız, yerden yere yuvarlanırsınız ya da eski hale dönünce acılarınızla baş başa kalırsınız. Dayanılmaz bir mutluluk verir insana bu. Tıp dilinde karşılığı eforidir... Tarafsızlığın mutluluğunu herkese tavsiye ederim. Hiçbir kulübe gönülden, mideden bağlı olmamanın dayanılmaz keyfini Allah benim gibi herkese nasip etsin!.." - Geçtiğimiz yıl Fenerbahçe'ye karşı operasyon başladı sözlerinizi açmanızı istesem? - Bu tür öngörülerinizin temeli sadece bilgi mi, yoksa hissi kablel-vuku mu?
- Bu size keyif veriyor mu? "Peki, bir sıralama yapalım o halde" dediğimde Ahmet Hoca, "Sıkıntı yaşarız. Başına bir iş gelir, polis beni çağırır. Sizin başınızı da derde s****k istemem" sözleriyle konuyu noktalıyor. 3 büyükler ve 3 başkan Sohbetimiz sırasında Ahmet Çakar'a 3 büyük kulübün başkanlarını birer cümle ile değerlendirmesini rica ediyorum... - Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş başkanlarına Ahmet Çakar yorumu, buyrun... "Aziz Yıldırım: Türk toplumunda mafya, hain, kötü, şikeci bir adam olarak izlenim yaratmasına rağmen kendisi göründüğü kadar kötü değil. Fakat basın toplantılarında konuşmaya başladığı vakit, haklı davasında haksız oluyor. Çünkü konuşmasını bilmiyor. O zaman konuşmayacak. Kullandığı laflar, diksiyonu, vermek istediği mesaj, hepsi kötü.. Özhan Canaydın: Hain, sert, ketum, vakur görüntüsünün altında tatlı, sevimli ve şakacı bir adam yatıyor. Nüktedan, aynı zamanda insana pozitif elektrik veren bir kişilik. Ciddiyetinin altında sıcak, temiz kalpli bir adam. Yıldırım Demirören: Bu iki isme nazaran çok daha genç jenerasyon. Çok fazla tanıdığımı söyleyemem. Hayat deneyimi yok, fazla mücadele ederek hayatta bir yerlere gelmemiş. Umumiyetle iyi bir ailenin evladı olarak ister istemez şımartılmış. Ben de fazla tanımıyorum, fazla bir yorum hakkına sahip değilim." "Haluk Ulusoy mutlaka gidecek" - Fenerbahçe'ye yapılan son olay sizce çifte standart mı? Futbol Federasyonu'nda sular durulmuyor. Bunları sık sık irdeleyen isimlerden biri de Ahmet Çakar. Bir dinleyelim bakalım... - Haluk Ulusoy yönetimi gitmeli mi? - Hamdi Akın doğru bir isim mi? "MHK Başkanı olsam, kafa kopartırım" Her gönülde bir aslan yatar. Bunca futbolun içinde kurallar, yeşil saha, başarılar ile halli hamur edilmiş bir hayatta Ahmet Çakar'ın gönlündeki nedir acaba... Şimdi bunun için bir soru... - MHK başkanlığı için Levent Bıçakcı'nın teklifi için 'İlerde belki' dediniz, hâlâ aynı fikirde misiniz? - Biraz fikir jimnastiği yapalım. Başkan oldunuz varsayalım, ilk icraatınız ne olurdu?
- Türk hakemlerine neden maç verilmiyor? 'Peki kriterleri yukarı taşıyamaz mıyız?' diyerek üsteliyorum Ahmet Çakar Hoca'yı... Ama o ısrar ediyor. "Yok, yapıları belli. Bu hem şahıslardan, hem de onların dizayn ediliş şekillerinden kaynaklanıyor. Kötü adamlar içerisinde büyüdüler." - Size herhangi bir talep gelmez mi, şu noktada tıkandık şeklinde... "Hakem, zaman zaman insan değildir!" Geçen sene ligin son günü, son saatlerinde yaşanan gerginlik için görüşlerini alıyorum Ahmet Çakar'ın.. - Fenerbahçe-Denizlispor maçı 16 dakika inkitaya uğradı. - Peki Selçuk Dereli, bu maçın iptalinin maçta yapılacak hatalardan daha büyük tepki çekeceğini düşünmüş olabilir mi? Fenerbahçe - Ç.Rizespor maçında Ali Aydın'ın çift sarı kartı ise Ahmet Çakar'ın son yıllarda hatırladığı en büyük hakem hatası olarak notları arasına düşülmüş. "Büyüyünce çok enteresan şeyler yapabilirim" - Gönlünüzün bir köşesinde Federasyon Başkanlığı var mı? Birçok konuya değindik. Vakit daraldı. Zamanın sonundayız. Bu olayı siyasi bir partinin aktif bir milletvekili iken cumhurbaşkanlığına aday gösterilmek gibi algılıyorum ben. "Daha yapacağım çok şey var, onları gerçekleştireyim düşüncesi içindesiniz" diyerek kendi düşüncelerimi sıralarken, bir yandan da röportajımızı bitirdik, çaylarımızı içtiğimiz masadan kalkıyoruz. Bu yoruma katıldığını yüz ifadesinden anlıyorum Ahmet Çakar'ın, ama hem yürüyüp hem konuşurken "Gibi, gibi" diyor. Ardından da ekliyor. "44 yaşındayım. Ben daha genç bir çocuğum. Büyüyünce çok enteresan şeyler yapabilirim!.." Röportaj: Saadet Özcan |
|
Yanıt Yaz | |
Tweet |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |