Telegol programında şike iddialarını gündeme getirmesiyle birlikte Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım tarafından Galatasaray Futbol Şube Sorumlusu Adnan Polat ile "Kanka" oldukları yönünde eleştirilen Serhat Ulueren, Superspor.com'a konuştu: "Aziz Yıldırım ile aram daha iyidir. Bir kankam varsa o da Aziz Yıldırım olur. Bu olay oluncaya kadar her hafta kendisiyle telefonda konuşurdum. Kankalık için başka kimse aklıma gelmiyor."
Futbol tutkunlarını pazar geceleri ekran başına kilitleyen programlardan biri Telegol...
Geçtiğimiz haftalarda ekrana taşıdığı dosyayla bir anda ülke gündemine şike iddialarını taşıyan Telegol ekibini devre arasının muhtemel son programında ziyaret ettik.
Kimi zaman taraftarları çılgına çeviren, kimi zaman yorumcuları ile konuşulan Telegol ekibinin misafiriyiz...
Foto muhabiri olarak görev yapan arkadaşım Bora Toprakçı ile Star Spor ekibi tarafından sıcak bir şekilde karşılanıyoruz.
Daha önce Sabah ve Star gazetelerinde birlikte çalıştığımız günlere kısa bir nazirenin ve program yorumcuları Ziya Şengül, Gökmen Özdenak ve ekibe son katılan isim Cem Papila ile "Merhaba" çaylarımızın ardından toplantı odasına geçerek başlıyoruz sohbetimize...
Sitemizde ziyaretçilerimize röportaj yapacağımızı duyurmuştuk.
Telegol ekibine yönelteceğimiz sorular için bizlere yazın desteği veren okuyucularımızın sabırsızlıkla beklediklerini de biliyorum.
Çünkü, gelen sitem mesajları, bu sabırsızlığın ayak seslerini ziyadesiyle veriyor bana ve arkadaşlarıma...
Gelen yüzlerce (ki abartmıyorum) sorumuzla birlikte Telegol ekibiyle karşı karşıyayız.
En sık sorulan yöneltilen sorulardan biri olan, "Serhat Ulueren hangi takım taraftarı" ile startı veriyorum...
Sorunun muhatabı Serhat Ulueren'den gelen ilk yanıt: "13 yıl boyunca Galatasaray kulüp muhabirliği yaptım" oldu. "Muhabirlik yaptığım dönemlerde Galatasaray'ı tutuyordum. Fakat müdürlük yapmaya başladığım günden bu yana her takıma aynı mesafedeyim."
"Bizim için renkler önemli değildir"
- En fazla eleştirildiğiniz nokta. Objektif misiniz?
İşte, Serhat Ulueren'den gelen yanıt... "Son derece. Hatta, 'Galatasaray'da muhabirlik yaptın? Neden kulübü bu kadar eleştiriyorsun?' diye çok sorulmuştur. Ama bu soruya soranlar daima, 'Bizim için renkler, kulüpler önemli değildir' cevabını alırlar.
Bu noktada Ziya Şengül’ün, yılların tecrübesiyle "Futbolcunun ve gazetecinin takımı yoktur. Her ikisi de profesyoneldir" yorumu başka söze gerek bırakmıyor...
Gökmen Özdenak, ayrı bir noktaya dikkat çekerek, kulüp yazarları, medya ve kulübün birlikte hareket etmesinin Türk futbolunun ilerleyişine ket vurduğundan dem vuruyor: "Galatasaray'da oynamış futbolcu Fenerbahçe'yi yazabilmeli. Ama bu yok. Dürüstçe yorumlar futbolda da kaliteyi getirecektir. Kulüplerin amigoluğunu yapan yazarlar var. Türk futbolunun gelişememesinin nedenlerinden bir de medyanın, top peşinde koşmuş ya da koşmamış hemen hemen her kişiye köşe ayırarak yorum hakkı tanımasıdır."
Tam bu noktada şahsınında bir medya mensubu olduğunu, çözüm için adım atılmasına katkısı olup olamayacağı sorusunu yöneltiyorum Özdenak'a.
"Ziya Ağabey ve ben örnek davranışlar içinde hareket ederken, gençlere kendimizi yol gösterici olarak hissediyoruz. F.Bahçe ya da G.Saray'a zarar veriliyorsa korumak zorundayız ve koruyoruz da" sözleri geliyor.
Gayet sakin ve keyifli bir şekilde sohbetimizi sürdürüyoruz... (Ekibin yaramaz çocuğu Adnan Aybaba henüz yok. Belki diyorum sakinlik ondandır!.. Ya da bana öyle geliyor!..) Gelelim şu malum şike dosyasına... İthamlar nedeniyle Fenerbahçe taraftarlarını ve yönetimini adeta çılgına çeviren, milyonların günlerce hop oturup hop kalkmasına neden olan dosyanın ekrana taşınma hikâyesini soruyorum Telegol ekibinin başındaki isim Serhat Ulueren'e...
- Bu kadar tepki alacağınızı tahmin ediyor muydunuz?
- "Tepki mi aldık?"
- Almadınız mı?!..
- "Fenerbahçeliler taraftarlıklarının verdiği heyecanla davrandılar."
- Hiç pişmanlık duydunuz mu?
- "Doğru işler yaptım, daha doğrusu yaptık... Yorumcu ağabeylerimize da danıştık. Hiç bir pişmanlık duymadım. İşimi yaptım. Bugün olsa yine yaparım. Her ne kadar özel hayatıma girilse de, telefon numaralarım internet üzerinden yayınlansa da en ufak bir pişmanlığım yok."
"Benden özür dileyenler oldu"
Gelen bine yakın soru içinde en fazla merak uyandıran konulardan birisi de "Tehdit aldı mı?" şeklindeydi.
Aynen iletiyorum Ulueren'e...
- "Hayır. Telefonlar geliyor ama ben ciddiye almıyorum. Tepkilerini ve eleştirilerini dile getiriyorlar. Telefonlarımın yayınlandığı ilk gün 469 tane cevapsız arama vardı. Cevap verdiklerimden küfür eden de var, hakaret eden de. Küfürle başlayıp, 'Ağabey özür dileriz, sizi yanlış tanımışız' diyenler de oldu."
Hazır kaset olayı üzerinde adım adım gidiyorken tam zamanı. Bu soruyu sormadan olmaz... Siz Fenerbahçe'nin şike yaptığına inanıyor musunuz?
- "Ben Fenerbahçe şike yaptı diye bir şey söylemedim. Sadece bir itirafçının iddiaları vardı. Biz onu kamuoyunun önüne koyduk. Burada Fenerbahçe'nin adı geçmedi. Sadece Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe Başkanı olmasıyla ilgili bir paralellik vardı. Doğru mu, yanlış mı buna yargı karar verecek."
Toplumun tüm kesimlerinde, taraflı tarafsız herkesin söyleyecek bir şeyleri var. Ülke gündemini günlerce meşgul eden bu iddialar üzerine olay şu an ne merkezde?... Bunun bilgisini Serhat Ulueren'den alıyorum.
- Futbol Federasyonu ya da yargı makamları sizden bu konuda elinizdeki doneleri paylaşmanız yönünde bir davette bulundu mu?
- "Samsun Savcılığı, İstanbul Organize İşler Müdürlüğü ve Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı benden kasetleri istedi. Kendilerine ilettik. Zaten Futbol Federasyonu programın kayıtlarını yapmış, ellerinde mevcut. Bu arada Federasyon tarafından Fenerbahçe Spor Kulübü'ne yazı yazılmış. Zaman aşımına uğramasından dolayı herhangi bir cezai müeyyide olmayacağı hususunda. Bildiğimiz kadarıyla şu ana kadar Fenerbahçe'nin herhangi bir yanıtı olmadı."
Üzerinde enine boyuna, sağdan sola tüm detaylarıyla tartışılan bu itirafçıyı ekrana taşırken, belki de milyonlarca taraftarı karşısına alan Telegol ekibi açtığı bu dosyanın Türk futbolu üzerinde ne gibi bir faydası olacağını düşünüyordu acaba?
Yorumlar sırasıyla geliyor...
İşte Ulueren'in sözleri... "Bence bizim yaptığımız olay, bundan sonra yaşanabilecek birçok olayın önünü kesti. Bu işe soyunanların ciddi anlamda gözleri korktu. Bu tür işlere girerken eminim bir kez daha düşünecekler."
Zaman aşımının söz konusu olmasının olayın üzerine örtemeyeceğini belirterek sözlerine başlayan Gökmen Özdenak'ın yorumuna kulak verelim isterseniz...
"Zaman aşımı dahi olsa, elinizde belge varsa üzerine gidecek ve suçlu olup olmadığını ispat edeceksiniz. Suçluysa dahi zaman aşımına uğradığı, fakat suçlu olduğu belgelenecek. Bir ömür boyu bunu kambur gibi sırtında taşıyacak, o kişi ya da kulüp... Değilse de neden suçlu damgası yesin? Bu hangi takım olursa olsun. Ortada var olan şaibe aynı zamanda diğer rakipleri tarafından da koz olarak kullanılacaktır... Her halükârda olaya netlik kazandırılması şarttır... "
Ve Adnan Aybaba da aramızda...
Tam Ziya Şengül sözlerine başlamışken program sırasında atışmalar yaşadığı ekibin haylaz çocuğu Adnan Aybaba da aramıza katılıyor...
Zamanlama müthiş!...
Ziya Kaptan'ın sözlerini merak ediyor musunuz?
İşte kaptanın yorumu... "Samsun'da şike yaptığı iddia edilen futbolcu 1 sene sonra Fenerbahçe'ye mi gelir? Burada etik değerlere bakmak lazım. Cihan Oskay bir dönem futbolcuların düğün, nişan ya da partilerine kadar içlerinde olan bir insandı. Öte yandan, 'Ben mesaj çekmesini dahi bilmem' diyor. Çelişkiler içindeki bir itirafçıyı hangi ölçüler içinde kayda değer tutmalıyız? Telegol gazetecilik adına böyle bir haber geliyorsa, kasetlerle birlikte bunun değerlendirmesini yapar. Bir ithamda bulunuyor, ortada itirafçı var. Neden savcılığa değil de bir TV kanalını tercih eder ki?"
Ziya Şengül'ün bu sözlerine Serhat Ulueren katılmıyor. Nedeni ise "Bir insanın gündeme gelebilmek adına bunları yapması için deli olmalı lazım" oluyor. "O kişinin şu an can güvenliği yok, korkusundan sokağa çıkamıyor."
Gökmen Özdenak'dan ise başka bir iddia geliyor.
İddia hayli iddialı... "Cihan Oskay, Telegol'den önce ekranda yorum yapan eski hakem zata (Ahmet Çakar'ı kast ediyor) gidip olayı anlattığında şu cevabı alıyor. 'Biz Sabah Gazetesi olarak halka açılıyoruz. Böyle bir durumda Fenerbahçe taraftarını karşımıza alamayız.' Yani yürekleri yetmiyor."
Ziya Kaptan ile Gökmen Özdenak arasında geçen bu konuşmalara hemen yanlarındaki Adnan Aybaba, "Telegol başladı, izleyeyim" esprisiyle katılıyor ve bir seyirci edasıyla ağabeylerini dinliyor.
"Bu iddia Galatasaray ya da Beşiktaş hakkında da olsa aynı cesaretle üzerine gider miydiniz?" soruma Serhat Ulueren'in tüm açık yürekliliğiyle cevap vermesini rica ediyorum. İşte cevap... "Kişi, elinde donelerle gelmişse ve inandırıcı bulmuşsak yine yapardık."
"Vicdanına yenilmiş olabilir..."
İtirafçı olarak adlandırılan Cihan Oskay'ın böyle bir hal sergilemesindeki asıl niyeti konusunda kanaatini de öğrenmek istiyorum Ulueren'in...
"Bu adam bu kadar sahtekar olsa yedi ayrı işyerinin işletmesini üst üste alabilir miydi?" diyerek başlıyor anlatmaya...
"Turgay Demirel'in basın danışmanlığını yapmış. Bize de geldi. Federasyon seçimleri öncesiydi, Demirel ile röportaj yaptık. Cihan Oskay iyi noktalarda çalışmış. Bu program için bizden herhangi bir para talebi olmadı. Fotospor, Star ve Yarın gazetelerinde spor yazarlığı yapmış. Akşam Gazetesi'nde ise yemek tarifleri yapıyor. Bizim olayın ardından ismini kaldırmışlar...
Kızgınlığından, kullanıldığını hissetmesinin ardından yaşanan acı, intikam... Her şey olabilir Cihan Oskay'ı bu itiraflara götüren sebepler.
Türk futbolunda bir ilke imza atmak istemiştir. Vicdan azabı çekmiş olabilir. Artık 58 yaşına gelmiş bir adam. Hayattan beklediği bir şey kalmamış. Korkusuzca da bu olaya girişti."
"Aziz Yıldırım kankamdır!"
Şike olayının ardından Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın kendisini ve Adnan Polat'ı işaret ettiğinin basında uzun süre konuşulması üzerine "Kankalar" sözleri üzerine yorumunu alıyorum Serhat Ulueren'in...
"Benim en büyük kankam Aziz Yıldırım'dır.
Bir kankam varsa o da Aziz Yıldırım olur.
Başka kimse aklıma gelmiyor.
Aziz Yıldırım ile aram daha iyidir.
Onunla daha sık görüşürüz.
Her hafta kendisiyle telefonda konuştum, bu olay oluncaya kadar.
Aziz Yıldırım keşke isim belirtseydi ama bahsettiği kişi Adnan Polat olarak kaldı."
"Belden aşağı vuruyorlar"
- Özel hayatınıza yönelik sarf edilen konular hakkında neler söyleyeceksiniz?
- "Eşim, Orta Anadolu İhracatçılar Birliği tarafından çıkartılan bir dergide çalışıyor. Adnan Polat'ın dergisi değil. Maaşını Adnan Polat'tan almıyor.
Bağımsız bir dergi. Fakat, Adnan Polat seramikçi olduğu ve Federasyon Başkanlığını da yürüttüğü için bunları söylüyorlar. Bunlar belden aşağı şeyler. Yaralamaz beni. Kaldı ki eşim Adnan Polat'ın yanında çalışıyor olsa bile bu, kimi, ne ilgilendirir? O işini yapar, o da işini yapar. Biz nasıl çalışıyorsak... Hepimiz çalışıyoruz, birilerinin mi adamıyız?"
"Ali Sami Yen'de muska var dediler de yapmadık mı?"
Çarpıcı dosyalar adı altında açılan her araştırma renginin Sarı-Lacivert olmasının taraftarları çok yaraladığını hatırlatıyorum Telegol ekibine...
Adnan Aybaba, Şükrü Saracoğlu Stadı ile ilgili ilk röportajı Aziz Yıldırım'ın Telegol'e verdiğini hatırlatıyor.
Serhat Ulueren yorumu ise bir hayli ilginç oluyor. "Ali Sami Yen'de muska var dediler de yapmadık mı?"
Taraftarın kırgın olduğunu ve protesto amaçlı Telegol'ü izlemeyi reddettiğini iletmemin rica edildiğini hatırlattığımda ise Ulueren, "Biz bir program yapar, onların gönlünü alırız. Kırılmasınlar!" diyor...
Elçiye zeval olmaz dostlar!...
"O kişi" (Ahmet Çakar) hakkında...
Pekiiii, Cihan Oskay bunu anlatıyor... Sizden önce başka bir kanala gidilmiş. Buna ne diyorsunuz? dediğimde ise Star Spor Müdürü Serhat Ulueren, başlıyor anlatmaya...
"Bunu kim söylüyor? Onu, sayın Ahmet Çakar söylüyor. Oysa, Cihan Oskay sadece karısının ameliyatı için gittiğini anlatıyor. 'Bir kişi sana gelse, şampiyonluklarla ilgili böyle böyle bir şeyler anlatsa, ne yaparsın?' diye sormuş. O da 'Biz böyle şeylere giremeyiz' demiş. Bu Oskay'ın açıklaması. Ahmet Çakar da farklı bir şey söylüyor. Ahmet Çakar'ın söylediği Ahmet Çakar'ı bağlar. Oskay, Çakar'a 3 ayrı dava açmış. Bununla ilgili de fazla yorum yapmamak lazım. O farklı anlatıyor, diğeri farklı. O doğru, öbürü yalan söylüyor diyemem. Gerçek neyse hukuk önünde aydınlanacaktır. İlk olarak bana gelmiş olsaydı, kayıt altına alırdım. Keşke sayın Çakar'da kayıt altına alsaydı..."
"Düşman kardeşler"
Gelen sorular içinde ciddi şekilde öne çıkan "Serhat Ulueren ile Ahmet Çakar'ın dostlukları neden bitti?" sorusunu Ulueren'e ilettiğimde gergin bir ses tonuyla "Benim Ahmet Çakar isminde bir arkadaşım, dostum yok. Hiçbir şey söylemek istemiyorum" yanıtını alıyorum.
Superspor.com ziyaretçilerinin, "Ulueren ve Çakar aynı çatı altında yıllarca çalıştıktan sonra, şimdi neden düşman kardeşler saflarındalar?" şeklindeki tepkileri ilettiğimde ise "Ben bu konuda yorum yapmayacağım. O kişinin adını dahi telaffuz etmek istemiyorum. Hatta daha önce ismini telaffuz ettiğim satırlardan çıkartırsanız daha da mutlu olurum" cevabı geliyor.
"Malum kişi diyelim o halde" sözlerime aldığım cevap...
Hiçbir şey demeseniz de olur...
!..
"Fenerli arkadaşlarım tebrik etti"
Şike iddiaları içeren program sonrasında Fenerbahçe camiasını ciddi şekilde karşısına aldığını dile getirdiğimde Ulueren, birçok Fenerbahçeli arkadaşından tebrik mesajları aldığının altını çiziyor. Hatta, "Mesajlarını kaydettim, saklıyorum" diyor.
Fenerbahçe'nin geniş taraftar kitlesi olması ve daha fazla reyting alınabileceği yolunda bir düşünceyle programda bu iddiaların yayınlandığı konusundaki kanaatleri iletiyorum... "2000 yılından bu yana G.Saray'ın maçları daha fazla reyting alıyor. Şampiyonları Ligi maçlarını biz yayınlıyoruz. Reytinglerini verebilirim. 7 yıldır bu programı yapıyoruz. F.Bahçe üzerinden reyting elde etme düşüncemiz olamaz. Hepimiz kendisini bilen insanlarız."
Adnan Aybaba: "Gönül adamıyım"
Ziya Hoca ile Adnan Aybaba arasında yaşanan o, kimi zaman neşeli, kimi zaman gergin tartışmalardan birine bu kez canlı canlı şahit oluyorum.
Aybaba kendisini duygusal ve gönül adamı olarak tanımlıyor.
Tam bu noktada, "Adnan Aybaba'nın futbol bilgisine inanıyor musunuz?" diye soruyorum Ziya Şengül'e...
Cevap mı? Kısa ve net: "Herkesin futbol bilgisine saygı duyarım..."
Durun, devamı da geliyor: "Çok ciddi şeyler konuşurken adamın yüzünde gülen bir ifade. Futbol konuşacağız, adamın biri kalkıyor marş çalıyor. Oyuncaklar çıkarıyor. Belki bu da bizim programın rengi oldu. Şimdi bir pijamalı çocuk var, hani kumaşları bile tükenmiş... Hı hı Gaffur!.."
Aybaba'dan yükselen ses: "Çizgili pijamayla da gelirim Ziya Ağabey!.."
Sonrası mı?..
"Yaparsın!" diyen Ziya Kaptan'ın sözleri üzerine toplantı odasından yükselen kahkahalar!...
Kanal kararı mı?
Kanal içinde bu program için herhangi olağanüstü bir prosedür izlenip izlenmediği konusundaki soruma Serhat Ulueren, "Bunlar aile içi meseleler, yayınlanmıştır" sözleriyle konuşmak istemediğini nazik bir şekilde dile getiriyor. Telegol'ün geç saatlerde yayınlanıyor olması üzerine daha önceki programların formatı gereği bir şey yapılamadığını ve ulusal bir kanalda yayın akışının dışına çıkamadığını anlatıyor ekip...
Anlıyorum ki onlar da saat konusunda biraz daha anlayış bekliyorlar...
Gurbetçilere iyi haber
Avusturya, Hollanda, Almanya'dan gelen sorulardan biri olan yurtdışında Şampiyonlar Ligi maçlarını gurbetçilerimizin izleyememe nedeninin, o ülkenin yayıncı kuruluşunun reklam alamadığı yönündeki şikâyet olduğunu öğreniyorum.
İşte gurbetçileri gönül verdikleri renklere hasret bırakan mevzu...
Hayli derin değil mi?!..
Ama bir müjdeli haber var!...
Önümüzdeki yıl taraftarlar, Şampiyonlar Ligi maçlarını internet ve cep telefonları aracılığıyla izleyebilecekler...
"Zalad'ı da buldum"
Serhat Ulueren'e, "Galatasaray'ın 8-0 yenildiği maçta Rade Zalad ile neden görüşmüyor" sorusu o kadar çok yöneltildi ki? dememle birlikte cevap geliyor...
Bakın neler olmuş...
"Ekrana yeni çıkmaya başladığım zamandı. Ahmet Çakar yeni vurulmuştu.
Antalya'da tatildeyken Zalad'ın da orada bulunduğunu öğrendim.
Ses kayıt cihazım yanımdaydı. Hatta eşofmanlarla yanına gittim. 'Yok kardeş valla. 3 golü Arif yedi. Yemin ederim ben şike yapmadım.' dedi. İtiraf etmesini isterdim, ama zorla da söyletemem."
"Ersun Yanal ile davam sürüyor"
Ersun Yanal ile yaşanan olaylara değinirken ise Ulueren şu ifadeleri kullanıyor: "Ersun Yanal iyi bir teknik adam. Teknik direktörün sadece teknik bilgisinin yeterli olmadığını düşünüyorum. İnsanlığı, ahlaki yönü, geçmişi... Bunları taşımıyor anlamında söylemiyorum. Ama teknik direktörlüğüyle diğerleri arasında ciddi anlamda fark var. Ersun Yanal ile ilgili en ufak bir şeyim yok. Bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü dava devam ediyor."
Sabri Ugan: "Gergin olma lüksüm yok"
Telegol'ün açılışını onunla duyuyorsunuz.
Maçlardan aşina olduğunuz sesiyle...
Yorumcularına adil davranmaya çabalayan, işine itinayla yaklaşan bir isim Sabri Ugan.
Telegol için bu kez söz onda...
"Spor ekranlarına çok sayıda yüz kazandıran bir program Telegol'ü sunuyorsunuz. Bundan sonra rota Telegol'ün diğer isimleri gibi başka kanallar olabilir mi?" ilk sorum...
Tecrübeli sunucumuzun cevabı hazırmış meğer...
" Babamın dediği gibi taş yerinde ağırdır. Bu anlamda yarını düşünmeden yaşıyorum."
Ekibin diğer elemanlarının malum şike iddialarının yayınlandığı programa hazırlandığında kendisinin gergin olup olmadığını öğrenmek istiyorum.
"Araştırmalar yapılırken, özellikle olayların dışında kalmayı tercih ettim.
Soruları tarafsız sorabilmek ve etkilenmemek için gayret sarf ettim. O nedenle çok fazla gerilmedim. Programda çok fazla insanın elektriğini hissediyorsunuz. Orada benim gergin olma lüksüm yoktu."
Ziya Ağabey sabır taşı!
- Telegol çok konuşuluyor? Bu ekipte olmanın sorumlulukları nelerdir? soruma güleç bir yüz ifadesiyle cevap veriyor Sabri Ugan...
- "1994 yılı sonunda Kanal 6'da Serhat Ulueren ile çalışmaya başladık.
Birbirimizi tanıyoruz. Nerede yol vereceğimi, nerede durdurulması gerektiğini biliyorum. Çünkü birbirimizi çok iyi tanıyoruz."
- Peki sizi zorluyor mu?
- "Bazen. Ben yorumcu değilim. Yorumcuların kendilerini ifade ediş biçimlerini sağlamakla görevliyim. Gergin olabiliyorlar, onları rahat düşünmeye sevk etmekte benim görevim. Programda en rahat Ziya Ağabey."
-Herkesin sorduğu soru, 'Hakikaten bu kadar sakin mi?'
"Esasında sakin!.. Düşünün bir adam durup dururken kalem fırlatır mı? Ama Adnan, Ziya Ağabey'i sinirlendirmek için elinden geleni yapıyor.
Bunlar provalı değil inanın. Adnan Aybaba, bir gün elinde tahta dolaşıyor.
Benim haberim yok, ne yapacağımı bilemedim!..
Bana neden haber vermiyorsun? Adnan bazen kalkar önünü ilikler. Alıştık artık, daha doğrusu alışmalıyız...
Reklam bölümlerinin anonslarının Gökmen Ağabey'e denk gelmesiyle aramızda tatlı sataşmalar yaşanıyor...
Ekibe yeni katılan Cem Papila ise işine saygı gösteren bir kişi. Bizimle olmasından mutluyuz."
Röportaj: Saadet ÖZCAN
Fotoğraflar: Bora TOPRAKCI